Nasıl Bakarsanız Öyle Görürsünüz!

Anasayfa » Gönül Sohbetleri » Nasıl Bakarsanız Öyle Görürsünüz!
share on facebook  tweet  share on google  print  

Nasıl Bakarsanız Öyle Görürsünüz!

"Gönül Sohbetleri" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
Nasıl

Sonbaharı sever misiniz? Hayranlık duyar mısınız tabiatın o mucizevî değişimine? Renklerin adeta birbiriyle yarıştığı o muhteşem tablodaki yeşil, sarı ve turuncunun armonisine… Ne ilkbaharın güzelliği yazdadır, ne yazın güzelliği sonbaharda… Ne sonbahar kışa benzer, ne kış sonbahara…

 

Nedense doğanın canlılığını yitirmesiyle, kaybolur bir çoğumuzun yüreğindeki yaşam coşkusu… Gözlerdeki ilkbahar tebessümü, sessiz bir hüzne bırakır yerini. Sararan yapraklar kimine ayrılığı anımsatır, kimininse geçmiş acıları canlanır. Kiminiz solgun hissedersiniz kendinizi, kiminiz bir yorgunluk sarhoşu oluverirsiniz...

 

Rüzgârda uçuşan yapraklara şöyle bir bakın. Renklerin cümbüşünü görebiliyor musunuz? Bir daha bakın her gün yürüdüğünüz cadde ve sokaklara… Ağaçlar, kuşlar ne fısıldıyor size? Sabahın ilk ışıklarıyla yollara düşen insanlar, okullarına yetişmek için koşuşturan çocuklar, yaşamı hissettirmiyor mu?

 

Çevremize bir güzelliği görmek için bakarsak, o güzelliği görmememiz imkânsızdır oysa. Yaşadığımız her sıkıntının ardında bir güzellik olduğu kadar, her güzelliğin altında da bir hikmet yatar. Çoğu zaman bizler, sahip olduğumuz hiçbir şeyin kıymetini bilemeyiz. Onların eksikliğini hiç hissetmemişizdir çünkü. Ve onları asla bir mutluluk vesilesi olarak göremeyiz. Başka isteklerimiz vardır ve biz, bir ömür boyu o isteklerimize kavuşmak için uğraşıp didiniriz.

 

“Nasıl bakarsanız öyle görürsünüz.” diyor, bir düşünür. Gerçekten de çevresine sevgi dolu gözlerle bakan biri, sadece güzellikleri görebilir. Ne yazık ki bir çoğumuz olayları önce negatif tarafından yakalıyoruz. Güzellikleri değil, sadece eksiklikleri irdeliyoruz. Bizi mutlu etmek amacıyla önümüze sunulan şeylerden bile birer mutsuzluk payı çıkarabiliyoruz. Bir arkadaşım çocukluk anılarından birini anlatmıştı bana. Küçükken yirmibeş lirasını kaybetmiş. Parasını kaybettiği için o kadar ağlamış ki, annesi onu mutlu edebilmek için kaybettiği kadar para vermiş, çocukluk işte! Arkadaşım bu kez de, “eğer o yirmibeşbin liram kaybolmasaydı şimdi tam ellibin liram olacaktı” diye feryat etmiş. 

 

Görüyorsunuz ya! Beklentilerin asla sonu gelmez. Oysa mutluluk, beklentilerimizle elde edeceğimiz bir duygu değildir, hepsinden önemlisi anlık bir duygu değildir. Ancak başkalarına yaşattığımız mutluluk bize gerçek mutluluk hissini verebilir. Eğer daha önce denemediyseniz, lütfen bir kez olsun sizler de deneyin. Kendi hoşunuza giden bir şeye sahip olduğunuzda mı, yoksa mutlu ettiğiniz bir insanın bakışlarında mı o derin hazzı yaşıyorsunuz? Kalbiniz, mutlu ettiğiniz kişinin iki katı mutlulukla dolup taşıyor mu? Başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğunuz sayıyor musunuz gerçekten? Gün içinde kaç kişiye mutluluk ulaştırabiliyorsunuz?  

 

Yaşam, tüm zıtlıkları içinde barındıran bir güzellikler demetidir. Ve o zıt duygular, bizlere anlık zevkler verir. Üşümüşken ısınmak, terlemişken serinlemek, acıkmışken yemek yemek… Bütün bunlar bize sunulan sonsuz güzellikteki ni’metlerdir. Hepsi yaşamımıza ayrı bir renk, ayrı bir tad verir. Ne dersiniz? Dondurucu soğukta kalan bir insan  için, ısınmaktan öte bir güzellik var mıdır? Peki ya! Yakıcı sıcağın arkasından gelen esinti kadar? Günlerce aç kalmış biri için, bir kuru ekmekten daha çok mutluluk verici ne olabilir?

 

Ama gerçek mutluluk, mutlu ettiğimiz kalplerdedir sevgili kardeşlerim! Her sabah yatağınızdan kalkarken bir hedef belirleseniz ve o gün boyunca çevrenizdeki insanları mutlu edici davranışlar sergileseniz, o zaman göreceksiniz ki o günün en mutlu insanı aslında sizsiniz.

 

Bu, tabiatın değişmez kanunudur. Ne verirseniz, ancak onu alabilirsiniz. Siz başkalarına mutluluk ulaştırıyorsanız, onlardan size geri dönen şey de yalnızca mutluluk olacaktır. Ancak kalbinde bir sevgi ağacı bulunanlar, bu duyguyu alabildiğine yaşarlar. Sevgi fedakârlıktır çünkü… Sevgi, almadan vermektir. Seven hep sevdiğine koşar ve sevdiğini mutlu etmek adına herşeyi yapar.

 

Bilirsiniz ki, bakımsız bırakılan bahçelerde dikenler, yabanî otlar çıkar ve gün gelir bahçenin bütününü o yabanî otlar kaplar… Öyleyse bizler de kalbimizdeki sevgi bahçesini şöyle bir gözden geçirelim. Ve o bahçeye her gün ihtiyacı kadar su verelim. Mutlu olmak istiyorsak, dikenlerin, yabanî otların sevgi bahçemizi ele geçirmesine izin vermeyelim.

Mehtap Alperen


Tür : Diğer Tarih : 12.04.2011
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Üye Girişi
e-posta
Parola
Beni hatırla
 
Araçlar
       
facebook  googleplus  Twitter  Delicious  Digg this